26 Ocak 2015 Pazartesi

Sen Mevlâ'yı Sevende Mevlâ Seni Sevmez mi?


Sen Mevlâ'yı sevende Mevlâ seni sevmez mi
Rızasına ivende rızâsını vermez mi
Sen Hakk'ın kapusunda canlar fedâ eylesen
Emrince hizmet kılsan Allah ecrin vermez mi

Şer'-i Şerîf yolunda havf-i Hudâ diline
Ehlullah'ın hâlinde Allah hâlin sormaz mı
Variyyetin mahv edüp Kur'an yolunda gidüp
Yâr ile yarân olsan yârin yâver olmaz mı

Derd ile cangâhında ateş yansa âhında
Âh u feryâdlar etsen derden dermân vermez mi
Canın cânân elinde cânân canın dilende
Yârelensen yolunda yaran merhem urmaz mı
Lûtfî’ye lûtf-i Mevlâ rahm eyleye Te'âlâ
Allah deyu çağırsan Kerîm kerem kılmaz mı
Sen Mevla'yı sevende Mevla seni sevmez mi
Rızâsına ivende rızâsını vermez mi

Sen Hakk'ın kapusunda canlar fedâ eylesen
Emrince hizmet kılsan Allah ecrin vermez mi
Varlığın mahveylesen terk-i vücûd eylesen
Bu sahrâ-yı ademde yâr yanına varmaz mı

Şer'-i Şerîf yolunda Peygamberin halinde
Allah desen dilinde bin kez hâlin sormaz mı
Derd ile can-gâhından cânan diye çağırsan
Derdin derman ederler yaran merhem urmaz mı

Sular gibi çağlasan Eyyûb gibi ağlasan
Ciğer-gâhın dağlasan ahvâlini sormaz mı ;
Lûtfiyâ yâri gözle cân u gönülden sızla
Dergâha dönder yüzün duan kabul olmaz mı

Alvarli (Efe) M. Lûtfî Efendi

19 Ocak 2015 Pazartesi

Dear Someone...

Stop Motion Tekniğiyle hazırlanmış ve oldukça fazla emek harcanmış eğlenceli bir video klip...



5 Nisan 2014 Cumartesi

Sende Evlat Bende Kuyruk Acısı Varken Biz Dost Olamayız...



Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaradan'a olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış.
Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş. ''Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edeceğim'' demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve ''Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim!'' demiş. Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Ailesi dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. 

Oduncu yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Bir gün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış. Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış. ''Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle; yılan sana altın verecek!'' demiş. Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, ''Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!'' diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. 
Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı...
''Hatalı olan oğlum olmalı!'' demiş ve yılandan özür dilemiş. ''Tekrar dost olalım!'' demiş. Yılan ise acı acı gülümsemiş: ''Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!'' demiş.


21 Ocak 2014 Salı

KAÇIP GİTMELERE TEŞNEYİM BEN...



Kaçıp gitmelere teşneyim ben..Her bahar’da, her sonbahar’da,her kırıldığımda, her hayal kırıklığında..Başımı alıp gitmek istiyor deli gönlüm. Rüzgarlara eşlik etmek istiyorum. İnsanların hoyratlığına, kadirnaşinaslığına kızıyorum. Kızıyorum demek doğru değil sanırım tam anlamıyla hiddetleniyorum. Hiddetim hislerimi muzaffer bir komutan gibi ele geçiriyor ya unutmalıyım ya uyutmalıyım. Hiddetin elinde bir meyyit oluyorum..İşte o mevsimlerde ben gitmeye teşneyim. Yaptıklarımı sıcak bir yaz gününde büyük emeklerle yaptığı kumdan kalelerini yıkan çocuklar gibi parçalamak istiyorum. Sonra yılların yorgunluğuyla bütün gücü çekilen yapraklar gibi ağacımdan rüzgarın kollarına kendimi bırakmaya teşneyim.. Bir gün batımında güneşin uzayan hüzmelerine pervaneler gibi dalmaya teşneyim.. Bunca susuzluk neden? Bu gidişler sanırıp hep ümide doğru çıkılan bir yolculuğun adımları.. Tükenmiş neşemiz, heyecanlarımız, heveslerimiz, aşklarımız, meşklerimiz, rüyalarımız, hayallerimiz…
Ben yeni mebdelere teşneyim…