9 Eylül 2009 Çarşamba

Barbarlık

Avrupa'nın bazı ülkeleri biz Türkleri yıllardır, barbar, vahşi olarak niteleyip karalamakta, kendilerini de medeni ve çağdaş gösterip dünyaya sözde insanlıktan bahsetmektedir. Hatta kurban bayramlarımızda kestiğimiz kurbanları bile koyun katliamı yapılıyor diye eleştirmektedir.

Zamanında Osmanlı, tüm gittiği yerlere medeniyet götürürken, ortaçağ karanlığındaki insanlar cadı diye diri diri yakılıyor, Galileo dünya dönüyor dediği için kilise tarafından aforoz ediliyordu.

Şimdi bize medeniyet cakası satan bu insanlar, zaman zaman tüm dünyanın gözü önünde katliamın ve barbarlığın en alasını gerçekleştirmekten zerre kadar çekinmemektedir.

Özellikle, kürkleri için fok balıklarına ve yağı ile meşhur bazı balina türlerine zalimane ve vahşice katliamları dünyanın gözünün içine baka baka yapmaktadır.

Kendinden başkalarını medeni olarak görmeyen, her fırsatta başka ülkelere insanlık ve medeniyet dersi vermekten geri kalmayan bu ülkelerden ve bu insanlardan özellikle bizim alacağımız Hiçbir ders yoktur. Yüzyıllardır medeniyetin, insanlığın, hoşgörünün, diyaloğun beşiği olmuş bu ülke insanı, dünyanın bir çok ülkesine örnek olabilecek kapasite ve potansiyele sahiptir.

Elazığ ve Güzel İnsanları

Elazığ, (eski adı ile Elaziz) benim askerlik te dahil 5,5 yıl öğretmen olarak görev yaptığım güzel bir ilimiz. Harput'u ile Sivrice (Hazar) gölü ile Çırçır şelalesi ile Keban'ı ile leblebisi ile meşher Ağın'ı ile gidilip görülmesi gereken çok güzel bir şehir.

Onurlu, haysiyetli, cana yakın ve delikanlı insanları ile GAKKOŞ' lar şehri. 5,5 yıl görev yaptığım bu şehir ve insanları İzmir'li bir delikanlıyı bağrına bastı ve onu sevdiler. Çok güzel arkadaşlıklar ve dostluklar kurduğum bu şehirden ve güzel insanlarından, 1997 yılında Manisa'ya tayinim çıkması sebebi ile ayrılmak zorunda kaldım. En büyük kızım bana bu şehrin hediyesi, Elazığ' da doğdu. Zaman zaman rüyalarımda Elazığ'ı ve oradaki dostlarımı görüyorum. Onların bazıları ile telefon ve Internet aracılığı ile olsa da halen görüşüyorum. Çok sevdiğim bu şehri ve güzel insanlarını dünya gözü ile bir kez daha görmek ve bu şehri bir kez daha ziyaret etmek istiyorum. Ne zaman nasip olur bilmiyorum ama gerçekten çok istiyorum.

Elazığ' ın mert, onurlu, dik duruşlu, GAKKOŞ ve samimi insanlarını saygı ile selamlar, hürmetlerimi iletirim. İnşaallah bu güzel şehri dünya gözü ile görmek bir kez daha nasip olur. Yolunuz düşerse, bu şehri ve güzel insanlarını görmeden geçmeyin..Harput'ta Elazığ manzaralı bir çay bahçesinde çay için, kebab yiyin, arap babayı, süt kalesini ve oradaki tarihi camileri gezin..

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Kadın Şoför Sorunsalı

Sık sık duyarız, kadın şöforler erkeklerden daha dikkatli, daha az kaza yapıyor diye. Şimdi bu yazıyı gören bayan şöforler bana kızacak ama ne yapalım. Bunu mutlaka yazmalıyım. Bazı bayan şoförler (represantlar, şirket temsilcileri v.b) gerçekten iyi araba kullanıyorlar. Ama bu tür bayan şoför sayısı maalesef az. Çoğu trafiğe çıktığı zaman (hele kalabalık bir trafik ise), tedirgin, ürkek, kendine güvensiz. Direksiyona öyle bir yapışmış ki tutup çeksen direksiyonla birlikte gelecek. Bazıları yüksek topuklu, ince sivri burunlu ayakkabılar ile araba kullanmaya çalışıyor, bazıları da kalın topuklu ayakkabı giyip gaz ve frene basma hassasiyetini ayarlayamıyorlar. Bazıları, yolun sol şeridine yayılıyor, sol şeridin tapusu kendisine aitmiş gibi bir de gitmesi gereken bir hızın altında seyrü sefer ediyorlar.
Sık sık Manisa'dan İzmir'e gidip geliyorum. Artık bende bayan şoförleri tanıma konusunda çeşitli melekeler gelişti. Önümde giden bir arabanın şoförünü arkadan tam göremesemde, arabanın gidişinden "Hah diyorum al sana bir bayan şoför". Yanımda oturan hanım, "Nerden biliyorsun" diyor. Önümdekini sollayınca, "Aaa gerçekten bayanmış nasıl anladın?" diyor. Tabii ki bayanların araba kullanmasına karşı değiliz ama lütfen trafiği ve sürüş güvenliğini tehlikeye atmayacak şekilde arabalarını sürmeyi öğrensinler.

Bir de trafikte bayan şoförleri sıkıştırıp, taciz eden, panikleyip hata yapmalarına sebeb olan trafik magandası bazı hayvanlar var. Onları da ayrı bir blog girdisine bırakıyorum.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Ramazan Geldi, Hoş Geldi..

Recep ayı, Şaban ayı derken Mübarek Ramazan ayı da kapımıza dayandı. Ardından bayram dı, okullar açıldı derken yine yoğun bir koşuşturmacanın içerisine gireceğiz.

Yaşlılar, "ah nerede o eski ramazanlar" derken bizim kuşak ta çocukluk ramazanlarına bakıp "ah nerede o eski çocukluğumun ramazanları" demeye başladı.



Ramazan ayı'nın ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini dilerim. Ramazan'ınızı tebrik ederim.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Dinazorların Düşüşü

Dinozorlar niye düşer? ya da niye böyle bir blog başlığı?
Dinozorlar, nesli tükenmiş devasa yaratıklar ve şu an sinemalarda Buz Devri'nin üçüncü serisinin adı, "Down of the Dinosaurs".
Dinozorlar artık düşüşe geçmeli..Çok fazla yiyorlar, çok gürültü çıkarıyorlar herşeyi yıkıp döküyorlar. Artık tüm dünyadaki ve ülkemizdeki dinozorlar devirlerini doldurmalı. Daha genç, dinamik, yetenekli, becerikli, teknolojiye yatkın, yeniliklere açık, öğrenmeye hevesli, kavrama kabiliyeti yüksek nesiller dinozorların yerini almalı. Evet, yeniliğe kapalı, teknoloji ile dargın, kendisi ve başkaları ile kavgalı, uyuşuk, mızmız, beceriksiz dinozorların devri dolmalı.

Peki şimdi bu kadar yazılandan kim üzerine alınmalı?

Ben bilmem, kim üzerine alınırsa alınsın.