30 Eylül 2012 Pazar

Sonbaharı sevmek için on iki sebep...(*)



Sonbahar kuzey yarımkürede yaşayanlara eylül, ekim, kasım aylarında misafir olur.
Bu mevsimin toplumsal belleğimize hüzünle kodlanmasına hep isyan ettim. Adını ben verseydim ona hazan değil neşe derdim. Tabiatın ölüyor görüntüsüne aldanmam çünkü. Aksine bütün hücrelerimle yenilendiğimi hissederim. Neşe kapıma gelmişse onu vücut evimin başköşesine, gönlüme buyur eder, ağırlamakta kusur etmeyeyim diye titizlenirim. Bu yıl ilk kez hüsnükabulümün nedenlerini düşündüm. On iki sebep çıktı ortaya:

1. Yaz tembelliğinden kurtarır. Yeni projeler, diziler, filmler, kitaplar, güzel bir başlangıç umudu sunar ve der ki çok yavaşlamıştın, canlan koş biraz. Aslında yeni yıl Eylül'le başlar.

2-Belirsizliği korkutucu olmaktan çıkarıp sevdirir. Bir gün yaz, bir gün kışa benzer. Aynı gün içinde bile sıcaklık bir iner bir çıkar. Hem hırka, hem sandalete yer açar... Bazen yağmurluğa, bazen güneş gözlüğüne... Der ki hayat da böyledir. Alışma ona, bağlanma. Geçer gider her şey. Göçün güzel ola...

3-Renk cümbüşü baş döndürür. Ah o kızıllar, kahveler, turuncular, sarılar, bejler... Ana renklere değil ara tonlara dikkat çeker. Orta yolun ihtişamını hatırlatır. Der ki ılımlı ol, fısıltı gürültüden evladır...

4-Teslimiyetin görkemi uçurur. Ağaçlar yaprakları dökülürken bağırmazlar. İsyanın değil boyun eğmenin şarkısını söylerler, sessiz ve derinden... Der ki kuruduğuma üzülme, bekle beni; altı ay sonra döneceğim, seni çiçeklerimle öpeceğim...

5-Bilgeliğin zirvesidir. Yapraklarını yitirmek, bitkiye eza değil armağandır. Ağaca zararlı maddeler yaprakta birikir. Kuruyup dökülmesi bunlardan kurtulması içindir. Der ki bize sen de yenilenmek istiyorsan at fazlalıklarını, hafifle biraz.

6-Ölüm korkusuna panzehirdir. Doğa yeşilini çıkarır ama son modaya uygun yeniden giyinir. Der ki korkma, can verirken de güzel olunur. Hem gelirken de çıplaktın, unuttun mu?

7-Kayıp sesler keşfedilir. Kurumuş yaprakların çıtırtısı mesela... Yollar konser salonudur, ayaklarının altında çalınır senfoni. Yağmur damlaları maestro... Der ki çamurdan hoşlanmayanlara, işte içindeki çamurla yüzleşme fırsatı...

8-Hayvanların varsa yayladan köye dönmenin, bağın varsa onu bozmanın sevinci. Yıl boyu yiyeceğin erzakı ambara koyarsın. Yoruldun artık tarlada çalışmayacaksın. Şehirliysen manav tezgahlarındaki değişimden tat almaya başla...

9-Sonbahar ömrün en rahat dönemine tekabül eder. Yaşlanıyorsun ama henüz dinçsin ve güzelsin. Hırsların geride kaldı. Arzunun ateşi artık yakmıyor. Önceliğin dinginlik oldu. Der ki hamd et, keyfini çıkar bu demin...

10-Duyguların coşar taşar. Sonbahar zorla şair yapar seni. Cebrine aşkla teslim olursun. Yazamasan bile bakışına, edana yapışır şiir. Hüzne meyyalsen de boşta kalmazsın, neşeyle dolansan da...

11-Günle gecenin devir teslim törenine katılırsın. Onlar kavga etmez aralarında, buyur sıra sende, biraz da sen öne çık derler birbirlerine. Sonra alır sazı eline gece ve der ki bize, hadi siz de çekilin içinize biraz. Işığın hası karanlıkta yanar; yeminle...

12-Üşüyenlere pastırma yazı vaadi. Ekim sonu kasım ortası, yılın en şahane günlerini yaşarsın. Sonrasında neşe valizini hazırlar. Gönlümdeki yerini kışa bırakacaktır. Hüzün, işte o zaman başlar...

(*) Nuriye AKMAN' ın yazısından alıntılanmıştır.

25 Eylül 2012 Salı

Büyük Ustayı Kaybettik...


Bir süredir, hastanede tedavi görüyordu. Bugün haberi geldi. Büyük Usta Neşet Ertaş, Hak'ka yürümüştü. Üzüldüm. Bazı türküleri ilk onun ağzından duyduğumda, şaşırmış ve "sözleri ve müziği ne kadar da güzelmiş" diyerek beğenimi ifade etmiştim.

Türk Halk müziği, bir daha kolay kolay yetişmeyecek büyük bir ustasını kaybetti. Türkülerimiz yetim kaldı. Allah Rahmet Eylesin...


YALAN DÜNYA
Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın
Bende gülmedim yalan dünyada
Sen beni gönlünce mutlumu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

Sen ağladın canım ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım boş yere kandım
Rengi gönlümde solan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

Bilirim sevdiğim kusurun yoğdu
Sana karşı benim hayalim çoğdu
Felek bulut oldu üstüme yağdı
Yaşları gözüme dolan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım eyvah muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada

Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüne gelen dünyada

21 Eylül 2012 Cuma

19 Eylül 2012 Çarşamba

Sosyal Medya (Facebook) Ameleleri..

Son yıllarda, sosyal medya denilen kavramların günlük hayatımıza iyiden iyiye girmesiyle, biz de millet olarak, günlük hayatta olmasa da Internet üzerinden sosyalleşmeye başladık.


Facebook, Twitter, Google+ v.b sayesinde, bir anda insanlarımız paylaşımcı oldu ve dürtme, beğenme, gibi kavramlarla yatıp kalkmaya başladı. Hayatında hiçbir şeyini insanlarla paylaşmayanlar bir anda oradan buradan buldukları şiiirleri, yazıları, resimleri, videoları ve daha paylaşılabilecek ne kadar ıvır zıvır varsa paylaşmaya başladılar. İstiklal marşını doğru dürüst söylemekten imtina eden, Atatürk' ü anma törenlerinde iki dakika saygı duruşuna bile katlanamayan öğrencilerimiz bir anda Atatürkçü, milliyetçi oldular. Yazılı kağıdına adını bile doğru dürüst yazamayanlar, bir anda sevdiğine şiirler yazan bülbüllere döndüler.


Hayatında hiç bir şey üretmemiş, tüm zamanı tembellikle geçmiş tipler, bakıyorsunuz adeta çalışkan işçi arılar gibi 1 dakika içinde 10 tane paylaşım yapar hale geldiler. Tabii çok çalışkan oldukları için paylaştıkları şeylerin doğruluğuna, yanlışlığına bakmaya fırsat bulamadan çılgınlar gibi paylaşmaya devam ettiler. Hayatında Mevlana' nın Mesnevi' sinin kapağını bile açmamış olanlar, bir anda Mevlana aşığı kesilip, onun güzel sözlerini paylaşmaya başladılar. Mevlana' nın İlahi Aşk için söylediği sözleri, kız arkadaşına söylediğini zannedip, sevgilileri için aşk sözleri olarak paylaştılar.

Kötü niyetli bazı kişiler tarafından yapılan fotomontajlara, araştırıp incelemeden, ağız dolusu küfürler ve hakaretler ile yorumlar yaptılar, onları paylaştılar. Ne kadar çok şey paylaşırlarsa yüceldiklerini, iyi ve faydalı bir iş yaptıklarını zannederek kendilerinden geçtiler. Sosyal paylaşım kahramanı olduklarını sandılar.

Yukarıdaki örnek resmi önce Twitter' da daha sonra araştırıp doğrulatmadan Facebook'ta paylaştılar. TRT, bu resmin altındaki yazıyı yalanladığı halde, bundan haberdar olmadan hala ameleler gibi paylaşmaya devam ettiler.

Tüm bunlardan sonra "Facebook amele kaynıyor" dediğimde de bana kızıyorlar..Sizden olsa olsa Facebook amelesi olur.

16 Eylül 2012 Pazar

Müslümanların Masumiyeti Filmi ve Tepkiler Üzerine...

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) ve Kur'an' da adları geçen diğer peygamberler, müslümanlar için kutsaldır. Hiçbir müslüman Allah tarafından gönderilmiş bir peygambere laf söyleyemez, dil uzatamaz. Bu aynı zamanda müslümanlıkta imanın şartlarından birisidir.

Son günlerde, bazı video paylaşım sitelerinde fragmanı yayınlanan, yapım amacı tartışılması ve kimlere hizmet ettiği araştırılması gereken rezil bir film ile hem Peygamber Efendimiz' e hem de müslümanlara hakaretler edilmektedir. Bu film, tüm İslam alemini ayağa kaldırmıştır. Bunun sonucunda da kimsenin tasvip etmemesi gereken üzücü olaylar yaşanmıştır.


Bu rezil film, adının Sam Bacile olduğu söylenen (bu ismin de takma olduğu söyleniyor), basın organlarında İsrail' li olduğundan bahsedilen yönetmen tarafından yönetilmiş. Filmin yapım amacı belli. Tüm müslümanları kışkırtarak, İslam dünyasını ayağa kaldırmak. Ortaya çıkan aşırı tepkilerden sonra da, "Müslümanların şiddeti seven ve destekleyen bir grup olduğunu, İslam'ında buna sebeb veren bir din olduğu yalanını tüm dünyaya kabul ettirmek". Zaten filmin yapımcısı ve yönetmeninin sloganı,"İslam Kanserdir, Müslümanlar da böcektir".  Bazı yazarlara göre de filmin başka bir amacı "Başkanlık seçimi öncesi ABD Başkanı Barak OBAMA' yı zor durumda bırakarak seçimleri kaybetmesini sağlamak" . Filmin amacı ne olursa olsun, özellikle İslam dünyası, bu filme itidalli yaklaşmalıdır. Peygamber Efendimiz başımızın tacıdır ve ona karşı yapılan bu ve benzer saldırılar, müslümanlar tarafından tepki ile karşılanmalıdır.


Gösterilecek bu tür tepkiler, müslüman vakarına yakışır, ses getiren, hakkını yasal platformlarda arayan tepkiler olmalı, tepki gösterirken ortalığı yıkıp dökmek, önüne gelen herşeyi ateşe vermek, ülke bayraklarını yakmak, insanları öldürmek bir davranış biçimi olmamalıdır.


Maalesef İslam dünyası tepki gösterirken yine dünyanın gözünde kendini yanlış lanse etmiş, provakosyona alet olmuştur. Madem tepki göstereceksin, eline filmi protesto eden pankartlar al. Topluluk halinde yürüyüşler yap. Tüm dünyadaki basın organlarına tepkilerini gösteren ilanlar ver. İnsanların bir arada yaşamaları gerektiğini bu tür kışkırtmaların birlikte yaşama arzusuna zarar vereceğini yaz. Google, Youtube ve benzeri sitelere milyonlarca tepki e-maili gönder. İnternet sitelerinde, Facebook'ta, Twitter' da bunu protesto et. Eğer gerekli imkanların varsa, filmin gösterildiği ülkenin veya ülkelerin mahkemelerine başvur, devlet adamlarını devreye sok, bu işin diplomatik olarak, uluslararası platformda çözülmesini sağla. Bunlar, müslümana yakışacak davranış şekillerinden sadece bir kaçı. Böyle onlarca yol bulunabilir.



Bir ülkenin bayrağını yakmak, o ülkenin hiçbir şeyden haberi olamayan masum büyükelçisini öldürmek, sonra ölüsünü sokaklarda sürüklemek, insan olan  kimsenin kabul etmeyeceği ve müslümanım diyen insanlara yakışmayan bir tavırdır. Nasıl ki bir ülkede (Yunanistan, Suriye, Ermenistan v.b) protestolar sırasında Türk Bayrağının yakılması bizde nefret uyandırıyorsa, benzer nefret, bayrağı yakılan ülke vatandaşlarında da oluşmaktadır.

Libya' da misafir bulunan ve ülkesini temsil eden ABD Büyükelçisinin filmden ve yaşananlardan haberi yok iken roketle öldürülmesi, çok kötü ve yanlış bir tepkidir. Bir ülkenin büyük elçisi, o ülkede bulunduğu sürece, o ülkenin misafiri sayılır ve canı o ülkeye ve o ülkenin vatandaşlarına emanettir. Libya' da yapılan hareket, müslümanları tüm dünyanın önünde bir kez daha zor duruma düşürmüştür.

İslam dünyasında yaşayan,  itidalli bazı din alimlerinin bu konulardaki uyarıları tüm müslümanlar tarafından dikkate alınmalı, her türlü şiddet ve fanatizmden kaçınmalıdır. Aksi halde filmi yapan rezil insanların hedefine ulaşmasını sağlamış olursunuz.