15 Ocak 2012 Pazar

Kahvenin Faydaları..



İlkokula giderken, Çeşme'ye Hasan Dedemi ziyarete gittiğimizde, rahmetli her sabah namazından sonra kendine kahve yapar, uyanık isek bize de kahvesinden tattırırdı. Üniversite bittikten sonra (Üniversitede daha çok çay içerdik), rahmetli babamın her kahve istediğinde, Valide sultanın bana da kahve yapması sonucu kahveye alıştım. Şimdi günde en az iki kez kahve içmek ve bu keyfi sürmek hoşuma gidiyor. Tabii, kahve derken Türk Kahvesi..Zaman zaman arkadaşlarla İzmir Hisarönü'ne kahve içmeye gidiyoruz..Hisarönü' ndeki kahvecilerden dibek kahvesi almanızı tavsiye ederim.

Geçen gün Internet'te dolanırken bir tıp sitesinde (www.hekimce.com) kahvenin araştırmalar sonucu bir çok yararının ortaya çıktığını okudum. Bunları sizinle de paylaşıyorum. Ne de olsa bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış..

İtalya da yapılan araştırmalar sonucunda, kahvenin aşırı tüketilmemek şartıyla sağlığa 17 yararı ortaya çıktı.

* Kolesterolü düşürüyor.
* Ağrı kesicilerin etkisini yüzde 40 oranında artırıyor.
* Şeker hastalığının erken uyarı sinyali olarak kabul ediliyor.
* Göğüs kanseri riskini azaltıyor.
* Günde 3 fincan kahve, astım tehlikesini azaltıyor.
* Kahve girişkenliği arttırıyor.
* Siroz hastalığı riskini yarı yarıya düşürüyor.
* Nefesi açıyor.
* Kemikleri güçlendirir, ancak yaşlılar fazla tüketmemeli.
* Menopoz sorununu giderir.
* Tip 2 diyabeti ve Parkinson hastalığından koruyor.
* Selülit gibi cilt sorunlarına karşı etkili oluyor.
* Yüksek tansiyonu önlüyor.
* Pankreas kanserini azaltıyor.
* Kalp rahatsızlıklarını büyük oranda önlüyor.
* Bağırsakları düzenliyor.
* Depresyona karşı etkili.

Kaynak : www.hekimce.com

2 Ocak 2012 Pazartesi

Batılıların Afrika'ya Bakışı...

Aşağıdaki yazıyı bir gazete okudum. Hümanist geçinen Avrupa'lıların nasıl iki yüzlü olduklarını bir kez daha görmüş oldum. Sonuna kadar okuyunuz, ggüzel bir yazı..


Bir umudu olmalı insanın, hayallerinin gerçekleşmesini görmek için.

MERVE KARAASLAN KAMERUN

Kapısına gelip o sımsıcacık yardım elini uzatıp derdine derman olmasını beklersin belki yıllarca. Gözyaşlarına az da olsa bir teselli umarsın hayattan sadece yaşamak için. Hayatta sana verilmiş olan sınavı başarıyla geçebilmek içindir her şey. Bir dost umarsın yakınlarında konuşabilmek, dertleşebilmek için. Her gün olsun diye yalvardığın rüyalarının hayallerinin bir an önce gerçekleşmesini beklersin.

Bir Afrikalı çocuğun duygularını anlamaya anlamlandırmaya çalışırken bir yetimhanede bulduk kendimizi. Sabahın ilk ışıklarıyla umut dağıtmaya gidiyorduk. Güzel bir bayram sabahı arkadaşlarla yapılan kahvaltının ardından bizi bekleyen çocukların yanındaydık artık. Kimse birbirine anlatamasa da gözler ve tavırlar herkesi ele veriyordu. Umut yolculuğunda nelerle karşılaşacaktık bilmiyorduk. Bizi bekleyen kara çehrelerde nasıl bir duygu vardı bilemiyorduk.

Kamerun Yaounde'de The Central Orphanage yetimhanesindeydik. Umut dağıtmaya Türkiye'den gelen hayırsever işadamları ile beraber gelmiştik. Kapıdan içeriye teker teker giriyorduk. Bütün gözler bizim üzerimizdeydi. Büyük, küçük, kız, erkek, uzun, kısa.. birçok çocuk. Bir anda etrafımıza toplanmaya başlamışlardı. Heyecanlıydık. Herkes elimizde neler olduğunu incelemeye başlamıştı. Büyüklü küçüklü birçok paket olması belli ki çocukları da heyecanlandırıyordu. Biz de daha fazla heyecanlandırmadan yavaş yavaş dağıtmaya başlamıştık.

Ellerimizdeki çikolataları, oyuncakları, kitapları, kalemleri, kıyafetleri tek tek dağıtıyorduk. Gözlerindeki o mutluluğu görmek mutlu ediyordu hepimizi. Birbirimizin kalbinden 'iyi ki gelmişiz' seslerini duyabiliyorduk. Biz bu duygularla hediyeleri dağıtırken bir anda bir şey fark etmiştik. Biz mutluyduk belki dağıtırken ama çocuklarda beklediğimiz ilgiyi görememiştik. Sanki bir şeyler eksikti bu duygu tablosunda. Çocuklar mutlu değillerdi. Bir an acaba hediyeleri mi beğenmediler, sorusu dolaştı aramızda. Sonra bizim için anlamlı olan bu günü hatırlamak için fotoğraf çekilmek istedik. Herkes fotoğrafa gülümsedikten sonra çocuklara göz gezdirmeye başladık. Ve bizi hem şaşırtan hem duygulandıran hem de düşündüren bir durumla karşı karşıya gelmiştik. Çocuklar tek tek dağıttığımız hediyeleri teker teker tekrar bize iade ediyorlardı. Herkes birbirine bakıp 'Ne oluyor?' sorusunu soruyordu. Acaba gerçekten beğenmemişlerdi de o yüzden mi geri getiriyorlar yoksa yanlış bir şey yaparak onları üzdük mü, diye düşünürken aramızdan bir arkadaş dayanamayıp sordu: 'Neden hediyeleri geri veriyorsunuz?' Cevap hiç beklenmedik olmuştu: 'Buraya gelen ilk beyaz siz değilsiniz. Daha önceleri de birçok beyaz bizi ziyarete geldi. Bize hediyeler getirdiler. Bizler hediyeleri aldıktan sonra fotoğraflar çekildi ve bize dağıtılan hediyeleri tekrar toplayıp geri götürdüler.'

Duyduklarımız karşısında bir an garip düşüncelere daldıktan sonra hediyeleri tekrar dağıtıp çocukların yüzündeki neşeye şahit olduk. Bu sefer sevinçle almışlardı hediyeleri.